top of page

Gain Management (HAGM)


Gain Management neden önemli?

Sound’un veya ses tınıların doğru aktarılması için kaynağında seçtiğiniz güç dengesi ile alakalıdır. Bu konuda yılların deneyimine sahip olan biri olarak net konuşabilirim. Sakın Gain Mix ile karıştırmayın, çok yaygın olan bu alışkanlık çok doğru bir tercih değildir, ancak gereklidir bazı durumlarda.

Gain türkçeye çevirim olarak kazanç anlamına geliyor.

Size yıllar evvel yaşadığım çok önemli dönüm noktamı anlatmalıyım.

İlk Türkiye 96’da geldiğimde MOST Production Turgut Kerki sayesiyle Playback Müzik adına Rumeli Hisar konserlerinde Teknik Müdürlük yaptım. O dönem tabi analog masa olarak Soundcraft Vienna, Outboard olarak, Lexicon, Yamaha, T.C. Electronic ve sayısız Gate ve Compressor’lar vardı. Tabi o dönemlerde her sanatçının kendi ses teknisyeni olmadığından dolayı genelde masa başına geçiyordum. Bir kaç konserde sonra fark ettim ki, ne zaman çok iyi sound çıktığında tüm fade pozisyonları sıfır noktasına yakın duruyorlardı. Ardından daha dikkatlı davranarak gainlerimi daha etkili kullanmaya başladım. Bu sayede preampli değerlerini daha etkin ve doğru kullanmaya başlamıştım, oysa kitaplarda ve eğitimde PFL’le göre gain ayarlamak bir alışkanlıktı. Bu benim Gain kullanım ile yaşadığım en önemli dönüm noktasıydı. Zaten zamanla neden böyle olduğunu veya olması gerektiğini daha iyi anlamaya başladım ve kesinlikle işimin kalitesi ve hızı çok daha arttı.

Gain ne demek ve etkisi nelerdir?

Bir çok mixerde giriş sinyal seviyesini ayarlama aracına GAIN denir, ancak bazı cihazlarda çok farklı bir terim kullanılıyordu eski mixerlerde, Sensitivity. Sensitivity bence çok daha anlamlı bir seçenektir çünkü giriş sinyalın ses olarak etkisini açıklıyor. Yani, hassasiyetini.

Neden hassasiyet bir giriş sinyalında önemli bizim için? Tabi line sinyallerde bu çok önemli bir faktör değil, ancak bir mikrofonda ne kadar anlamlı olduğunu size anlatmak çok zor olmayacaktır.

Düşünün mikrofon elinizde, kulaklığınızı mixer çıkışınıza bağladığınızda, belli bir mesafede mikrofon ile konuşarak gain açtığınızda neler oluyor? Mutlaka bunun denemelisiniz.

Gain’e yüklendiğinizde tabi öncelikle sesin şiddeti yükseldiğini hepimiz hemfikiriz. Ancak gerçekten tam neler oluyor bunu anlamak için daha iyi dinlemeniz gerekiyor. Gain yükseldikçe mikrofonun hassasiyeti genişliyor. Evet, hassasiyeti inanılmaz yükselerek mikrofonun algı alanı genişliyor. Yani kolayca, ne kadar çok gain o kadar geniş mikrofonun algı kapasitesi artıyor.

Bu bizim için ne demek? Tabi mikrofonun algı alanın genişledikçe, mikrofonun sesi daha dağınık, yani sanki içinde reverb varmış gibi geliyor, çünkü mikrofon sadece ana kaynağın dışında kesinlikle çevreden yansıyan yan etkilerini de algılayarak, efektli bir sound çıkıyor ortaya. Oysa düşük gain’de çıkışları yani masterleri, veya kanal faderi açtığınızda aynı ses seviyesinde duysanız bile, mikrofonun soundu daha kemik, dolu dolu olmasına rağmen daha transparan geldiğini fark edersiniz. Bu yüzden yüksek gain yerine mikrofonlarda mümkün oldukça düşün gain çalışmak mixi kolaylaştırmak için çok önemli bir ayrıntıdır. Zaten bir çok müzisyen daha kemik olsun derken bunu ifade ediyorlar. Fakat yine de çok düşük gain’de kullanıcın alanını çok fazla daraltmamak lazım, rahat bir şekilde okuması için.

Tabi yüksek gainin başka bir ayrıntısı daha var… Bu etkiyi anlatmak için size MIDAS Pro serilerin reklam sloganı ile anlatmalıyım. Hatırlar mısınız, bir ara ‘’Gain before Feedback’’ sloganını?

Acaba hiç düşündünüz mü neden böyle bir slogan ile MIDAS Pro dijital mixerlerin tanıtımı yapılmaya başladığını?

Burda bir parantez açmalıyım, bu slogan’a çok itibar etmeyin, çünkü orda çok güzel bir kaç faktör ile kandırmaca var, sakın bok atmak olarak niteleyim bu açıklamalarımı. Ancak gerçekleri görmek lazım ve bilmek lazım. MIDAS bu slogan ile zaten çok doğru bir şey açıklıyor ve bize ne kadar tecrübeli teknisyen olduğumuzu gösteriyor. Yani bu sloganı anlayacak kaç adam var meslektaşlarımızın arasında. Neden, Gain before Feedback diyorlar esas bunun iyi algılamak lazım.

Gain yükseldikçe biliyorsunuz mikrofonun hassasiyeti algı olarak genişliyor demiştik. Tamam güzel, mikrofonun algı alanı genişledikçe sadece çevrede ki refleksiyonların dışında aynı zamanda feedback ihtimali çok artıyor. Çünkü sadece çevrede ki geri dönüşlerin dışında, aynı zaman monitör veya PA’den gelen dönüşlerde de hassas olmaya başladığını unutmamalıyız.

Bu hassasiyet alanına frekans olarak baktığımızda, genelde yoğun efektif algı yaratan orta midler ön plana çıktığını fark ediyoruz. Bu sayede mikrofon daha erkenden feedback yakalamaya başlıyor. Kısaca ne kadar çok gain o kadar feedback olma ihtimali yüksek olduğunda, MIDAS bu yüzden ‘’Gain before Feedback’’ sloganı ile yola çıkmıştır. Nede olsa deneyimli teknisyenler bunu bildikleri için, MIDAS’çılar bu deneyimli teknisyenleri hedef almıştır.

Hışırtı sorunu

Öncelikle gain algımın esas değişme ve bir standarta oturtma sebebim YAMAHA PM5 RH’dır.

Açıkhava Harbiye’de Işın Karaca işini yapacağız monitör masa olarak PM5D-RH modeli vardı karşımda.

SoundCheck’te o zamanlar orkestranın bana olan alışkanlığından dolayı önce monitör mixi yapıp ve ardından FOH’a geçecektim. Fakat perküsyoncu Sonat bir anda kulaklığında çok fazla hışırtı olduğunu söyledi. Tabi o dönem ve hatta bugünlerde halen daha herkes Yamaha mixerlerin çok fazla hışırtısı olduğunu iddia ederler, çok yanlış bir tespit değil, sadece sebebini bilmedikleri farkındayım.

Bende kulaklık mixini dinledim, evet Sonat haklıydı. Fakat sebebi nedir diye hemen çözmek zorundaydım. Sonuçta Sonat dörtlü bir tumba seti kullanıyordu, yani Tumba Dora, Conga, Quinto ve Requinto. Vurmalı sazları genelde daha agresif eq ile ayarlamak her zaman tarzım olduğunu inkar edemem ve Sonat’ta gerçekten ne istediğini iyi bildiği için, özelikle vuruş algıları için daha parlak soundu tercih ederdi. Tabi hışırtılı gelen sese ayrıca birde tiz frekanslara yüklenince çekilmez bir hal almaya başlar o hışırtılar. Ancak esas sebep bu olmamalıydı ve neden böyle bir sorunu olduğunu hemen çözmek zorundaydım.

Kulaklığı taktım ve Gaini yavaşça açıp kanalı PFL’de dinledim. PM5D’de +6dB’de başlayan gaini yükseldikçe özellikle -13dB ile -14dB arasında şaşırtıcı bir ayrıntı fark ettim. -10dB ile -13dB arasında inanılmaz bir hışırtı vardı, fakat -14dB’yi geçince hışırtı tamamen yok oldu. Tabi hemen tüm kanalların gainlerini kontrol ettim ve o aralıkta olan tüm gainleri düzenledim. -10 üzeri gainleri -14dBye çıkardım ve tüm sorunlar çözüldü ve Sonat’ın yüzü gülmeye başladı.

Bu tabi bana biraz ters geldi, fakat cihazın eksikliğini bilerek ona göre davranarak etkili bir çözüm ürettim. Belli bir zaman içinde Yamaha yetkileri ile görüştüm ve bunun bir saçmalık olduğunu anlattım. Ancak bana gelen bu cevap çok tatmin edici olmasa bile sebebini ve sistemin nasıl çalıştığına dair bilgiler edindim.

Meğerse, +6dB ile -13dB arası pad, yani attenuation olarak çalışıyor. Zaten iyi dinlediğinizde -13dB den sonra -14dB’ye geçtiğinizde içinde değişen rölenin sesini duyabilirsiniz PM5D ve M7CL’de. Yamaha +6dB ile -13dB arası ile -14dB ile -60dB arasında iki farklı preampli teknoloji kullanmış. Bunu şöyle anlatayım size. Bir OP (operational amplifiers) kesinlikle yüksek gelen sesleri kısamaz, ancak ön bir devre ile genel sesi pad’leyip ve ardınan OP ile yükseltebilinir. Bunun en iyi örneği EQ bantlarında var. Her EQ bandı ne kadar eksi veya artı 15dB yazsa bile, tüm frekanslar önce -30dB pad’lenir ve ardından her bant için ayrı OP’ler ile tercihe göre yükseltilir veya kısılır gibi algılatır. Zaten bu yüzden deneyimli ve teknoloji bilg sahibi teknisyenler EQ kullanmadıkça kapatırlar. Çünkü düşünün, soundunuzun tüm frekansları parçalanıp ayrı ayrı 30dB pad ile kısılmış ve korkunç fazlar yiyerek sıfır noktasında olması için 15dB’li amplifikatör ile yükseltilmiş.

Şimdi bu kadar bilgiden sonra ne yapmalıyız veya nasıl çalışmalıyız. Çok basit, mümkün oldukça kesinlikle Yamaha PM1 teknoloji temeli üzeri kurulmuş tüm dijital mixerlerde (LS9, M7CL ve PM5D-RH, aynı sorun PM5D de yok çünkü analog gaini var) -10dB ile -13dB arası kullanmamalıyız. Ha, bu bir manko mu? Kesinlikle haklısınız, fakat bu açıklık bana Gain Management hakkında temel taşımı oluşturmama sebep oldu. Unutmayın bu dengeler CL’de çok daha farklı. Öncelikle artık artı ile başlamıyor gain dengeleri, aksine -6dB ile başlayıp + değerlere dönüşüyor. Ayrıca -14dB seviyesi CL ve QL’lerde +18dB’dir.

Basit Mikrofon gain ayarı.

Yamaha M7CL’de monitor master fader’i sıfıra getirdiğimde ve mikrofon Gain’i -14dB’ye ayalarladığımda tüm monitörler genelde feedbacksiz temiz ve rahat duyulur bir ses aldığımı fark ettim. Yani hangi monitör olursa olsun bir Shure B58 ile konuştuğumda tüm monitörlerde kesinlikle doğal ve bir çok sanatçıyı memnun ve tatmin eden soundu yakalıyorum. Tabi bir HighPass ve ortalama low midler’den biraz kıstığımda lezzeti de artıyor. Daha fazlasını açmak zorunda kalıyorsam o zaman ya solistin sesi düşük veya çevre gürültüsü fazla ancak bunun için bir çok farklı sebep olabiliyor ve bu konu farklı bir konudur.

Tüm temel düşüncem bunun üzerine kurulu. Tabi sizde dersiniz, tüm sihirin veya becerin burda mı yatıyor? Bende kesinlikle evet derim. Sonuçta unutmayın, bu yazıyı okurken bilgisayar sadece 1 ve 0 ile çalışıyor ve bu sayede bunca enformasyonu aç ve kapa komutu ile taşınıyor.

Önemli olan çok artistikler değildir, en temeli en doğru bir şekilde yapabilmektir. İstediğiniz kadar, kompresöri, multiband etki cihazları, gate’ler, efektler veya aklınıza ne kadar paralel ne gelirse gelsin, temeli doğru yapmazsanız zaten kafadan -10 ile başlamış olursunuz.

Gain’nin ses rengine etkisi

Mix’in temeli doğru hassasiyette yatıyor yani doğru gain’i ayarlamakta yatıyor. Tabi aynı zamanda bu preampli soundun etkisi ana sese çok önemlidir.

Bakın bir çok masa armonik dengeleri ile karakter vermiştir kendi markasının masasına, imza atmak için. Unutmayın tüm masaların frekans giriş çıkış seviyelerini ölçtüğünüzde hepside dümdüz flat çıkar, fakat preampli’nin tınısı OP’lerin armonik dengeleri ile tınlamaya başlar. Sanki ete baharat katmış gibi, ancak ne kadar az baharat var ise sonradan tatlara daha fazla müdahale etme şansımız var, sakın bunu unutmayın. Yoksa ister et olsun, ister sebze veya portakal hepsinde kekik olursa nasıl tatları ayırabilirsiniz ki, zaten bir zaman sonra kekik tadından insana gına gelir.

Bu yüzden Yamaha’nın preampli’lerini tercih ediyorum, çünkü -14dB’ye kadar hiç o karakter soundu algılayamazsınız aksine, çok daha teknik olarak doğru geldiği için gayet sert gelir. Biliyorum hiç kimse o sertliği sevmez. Acaba diyorum, doğruluk dostun yüzünde acı söylemesi mi iyi, yoksa aldatması mı? Bu yüzden bize sert gelen o ses makyaj ile güzelleştirilmemiş bir ses olduğu için bana güven veriyor. Bu konu biliyorum çok subjektif bir konudur. Bu yüzden tercihlerinizi neye göre yapıyorsanız bunu en iyi şekilde ifade etmelisiniz. Yoksa ben bu masanın tipini seviyorum veya daha havalı bilmem ne gibi açıklamalar ile gülünç duruma düşebilirisiniz.

Tabi çok etli sound için Yamaha preamplileri tatmin edici olamayabilir, ancak compressor’u doğru ve abartı kullanırsanız bununda üstünden gelirsiniz.

Bu sorun için Yamaha yeni bir çözüm üretmiş yeni teknoloji RIVAGE’da, SILK denen bir fonksiyon ile inanılmaz büyük bir eksiği çok efektif bir şekilde gidermiş.

OK, kurallar çok basit.

Kaynak Gain ayarı Gain ayarı

M7CL ve PM5D CL ve QL

Mikrofon B58 min -14dB ile -20dB +18dB ile +24dB

Telsiz Mikrofon

Line min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

DI-Aktif (Klavye) min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

DI-Aktif (Bass) min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

DI-Aktif (Ak GTR) min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

Dinamik Tom MC min -14dB ile -20dB +18dB ile +24dB

Elektret Tom MC min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

Shure B52 min -14dB ile -20dB +18dB ile +24dB

Shure B91 min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

Genelde Kondenser min +3dB ill -3dB min -3dB ile +3dB

Kesinlikle daha hiç bir sinyali duymadan evvel mutlaka bu ön ayarlar ile hazırlık yapabilirisiniz. Buna ezbercilik diyebilirsiniz, fakat burda yanlış bir şey yok. Sonuçta temel Setup’ları zaten yıllarca tecrübe edinmişsiniz ve yeniden bunlar aramak sadece zaman kaybı olmaz mı?

Tabi ki bende her zaman bu şablonlar ile sabit kalmıyorum, bazen çok saçma sapan değerler çıkabiliyor. Örneğin Mikrofonu bu gain’de açtığınızda ve tatmin edici bir ses ortada yoksa o zaman bir sorun vardır biryerlerde. Öncelikle büyük ihtimal mikrofon kablo bozuk olabiliyor, örneğin canlı uçların bir tanesi kopmuşsa o zaman sinyal gelir ve sizde yarı güçte ses alırsınız. Genelde bunu fark ettiğimde ve söylediğimde bir çok kişi, vay be sende ne kulak varmış diyen çok oluyor, oysa bu bir birikim ve tecrübeye dayalıdır. Tabi başka sorunlarda olabilir, örneğin monitör’de giden kablo bozuk olabilir. Ancak ortada bir sorun olduğunu bilmek esas en önemli noktadır.

Şimdi bu ön ayarlar ile yola çıktığımda bazen line sinyallerde gerçekten düşük bir sinyal geliyorsa o zaman gain’i hemen dengelerim, sahnede olsa bile. Çünkü baştan beri doğru kaynak sinyalı yoksa o zaman yaptığınız önceki mixin dengeleri bozuluyor. Esas burda olan belki de size Gain Mix gibi gelebilir, doğru zaten, fakat temel bu değil, sadece önceden yapılmış mixin dengesini yeniden yerine oturtmak olur.

‘’Gain Before Feedback’’ istediğin kadar gain aç, feedback’e girmezsiniz sloganı neden bir aldatmaca olduğunu bir kaç cümle ile anlatmak isterim. Ancak yinede belirtmek isterim, slogan işe yarıyor.

Öncelikle masaların latency’si çok önemli bir faktör. Latency, yani işlem gecikmesi 3ms’den yüksek ise o zaman feedback daha geç oluşması çok doğaldır, çünkü Feedback’in dalgasını geciktirerek kesmiş oluyorsunuz. Bazen PA içeriye çok bağtığında direk ana sisteme şartlara uygun bir DELAY veririm, bunun en iyi örneği Jolly Joker İstanbul’dur. Orda ki ana sorun sadece FeedBack değil, aynı zamanda solistin kulaktan PA’ye olan mesafesi monitör göre daha kısadır. Haas etkisini hakim olanlar bilir ki, hangi kaynak daha yakınsa duyma algısı orayı algılar. Bu yüzden normalinde daha fazla monitörlerden ses açarak PA’yı bastırmak ister her Sanatçı o mekanda. Oysa PA’ye 3ms gecikme ile bu sorun daha kolay çözülüyor.

Bazı masaların herşeyini kullandığınızda ortalama latency 8ms ile 12ms arasındadır.

İkinci sebep ise, gain soundudur, ne kadar çok lowmid armonikler ana sese etki ediyorsa o kanallar daha geç feedback alır, fakat kaptığında da kesinlikle toparlamak zor olur. Biliyorsunuz, odamsı frekanslar özellikle mikrofona dışardan çevreden ilk etken olan orta midler ve tizlerdir. Çünkü onların enerjisi duvarlardan veya benzeri yüzeylerden ilk gelen frekans aralıklarıdır. Tabi öncelikle bu aralıklar öter ve ardından sub’lar öter ve en son lowmid’ler devreye girer. Dolayısıyla baştan beri lowmid armonik etkeni bu yüzden bazı masalarda yoğun olur.

Üsteki gain şablonu kesinlikle sadece Yamaha masalar için geçerli değildir, tüm masalarda benzer ve ortak değerler ile yola çıkabilirsiniz. Biraz tecrübe ederek, hemen hemen tüm farklı masalarda ön hazırlığını yapmak gerçekten işinizi hem kolaylaştırıyor hem de hızlandırıyor.

CL’de yeni bir alışkanlık daha edindim, özellikle RIO’lar ortak gain kullanmak adına çok faydalı bir alışkanlıktır esas. Analog gainleri ilk başta şablona göre en verimli şekilde ayarladıktan sonra, mutlaka dijital gain ile devam ediyorum. Sadece çift masa olduğunda değil, tek masa olduğunda da bunu disiplinli bir şekilde devam ediyorum. Hem bence doğru bir alışkanlık ile hazırlıklıyım, hem de dijital gain yani Attenuation ile çalışmak sese olan etkisi daha azdır.

Umarım Gain, Hassasiyet veya armonik katılımlar ile size bazı şeyleri aydınlatabilmişimdir.

EK NOT: Biz teknisyenler çok subjektif yapıya sahibimiz. Genelde masa tercihi kullanım kolaylığı, fonksiyon imkanlar ve tabi soundundan dolayı tercih ederiz. Ben bugüne kadar müzisyeninin bir konserden sonra, çok iyi ses vardı ve bundan sonra bu masa olsun söyleyini ile karşılaşmadım. Bazen o masa, bazen bu masa ile çalıştığımda duyduğum genelde, her zaman ki gibi çok iyidi diyenler çok olmuştur. Aynı grup ile arka arkaya farklı mekanlarda çalışsam bile. Ancak kulaklık sistemi kullandığımdan beri, Türkiye’nin önemli müzisyenleri genelde Yamaha’nın transparanlığını hemen fark ettiklerine çok şahit oldum.

Bu yüzden masa tercihi teknisyenin tercihidir, sanatçının veya orkestranın değil.

bottom of page